18 Ağustos 2016 Perşembe

SONSUZLUK VE BİR GÜN*


Kıyı boyu mavi küller boyanmış uzaklara
Mitolojik bir rüyaymış uyanır uyanmaz vedası tüten
Aklıma özlediklerim geliyor, 
Her gün daha çok benziyor düne


Ne çözümsüz talih, semanın sırlarında yol alış
Yüzlerce yılın öykülerinden rüzgarlar taşkın
İç sesimden yükselen ağıtlarda yaşıyor
Kan revan içindeki duvarları kalın
Güneş bin yıllık serenadında suskunlaşıyor
Kimbilir ne kadar zor ulaşmak artık,
Tanrıça evine çıkan yolda düşüncelerine dalıp giden
En az sunağa yeni bırakılmış kurbandaki umut kadar ben


Kımıldamadan oturduğum kayanın ayağında sonsuz deniz
Ardında ölümcül boşluk, 
Gizli bir esaret endişelerim
Durmadan düşüyorum bakmayı unutup, bıkmayı da düşmekten
Hayalimde bir yığın savaş, yaşamayı öğrenememekten


Uçurumun dibinde galipsiz bir çekişme
Gelir mi kurtarmaya hayat, kaçar mı kurtulmaya ruh
Bir uğultu çınlar göğün en mahreminde,
Daha fazla uzanmıyor elim yaşanmamış geleceğe,
Bittiği yerdeyim bitmesinin sesi yankılanacak
Sonsuz alacakaranlık günün hüzmesinden doğacak.




*Theodoros Angelopoulos'un anısına saygıyla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Madak ülkesine tek yön gidiş

ıhlamur ağacının altındayım altın suyuna değmiş yaprak uçları sese doymuş ve de nefese  toprak, deniz ve çakıl taşları güneş sakince süpürür...