Tuhaf bir salgın hastalığın birinci yılı doldu. Boşluk hissi içinde elimizde kalanları anlamlandırmaya çalışıyoruz. Buradan nereye gideceğimiz belli değil. Pek çok insan gibi benim de kendimle ilgili zaten kısmen belirsiz olan gelecek planlarım tamamen belirsiz kaldı. Bir anda yerçekimi kalkmış gibi her şey havalandı. Zamanla bu durum normalleşecektir diye umuyorum.
Aşağıdaki yazıyı çok zaman önce yazmıştım ama nedense bir kenarda duruyordu. Şimdiki zamanın ruhuna uyduğunu düşündüğüm için ortaya çıktı. Bu sene içinde gördüklerimiz, gelecekte karşımıza çıkacakların başlangıcı gibi. Dünya durağan bir yer değil. İnsan beyni onu sanki durağan bir yermiş gibi algılayıp, rutin bir yaşam kurmaya meyilli. 'Rutin yaşam' tarım devrimi denen hatanın sonucu galiba. Virüslerden kurtulabilenleri 'rutin'lerini kaybetmek öldürebilir. Değişim beni ürküterek heyecanlandıran bir kelime. İnsan ruhunun, yıpratıcı sonuçları olmakla beraber gerçek potansiyelini ancak değişik şartlara uyum sağlamaya çalışırken ortaya koyabileceğini düşünüyorum.
Artık herkesin birbirine benzeyen resimleri var.
***
Dünyanın düz olduğuna inananların korkuları içindeyim.
Bilmediklerim yolların düşmediği ülkelerYaşamak boyumdan büyük gölgeler
İçim katran, dışım siyah kabuk, ateş püskürüyorum çağıma
Kırık mutlulukların eski gecelerden dokunmuş örtüsü
Gündüzlerin içinden çekip çıkardıklarım.
Anı çemberi daralıyor her geçen gün
Aynı yerde dönüp yaşamdan çalmaktayım
Uzaktan el sallıyor bir yolcu gemisi hissi
Ne o adadayım, ne de sis çökmüş sabahta
Kendimi parçalara ayırdım
Birazım çoktan pes etmiş, birazım hayal kurmakta
Biraz şiir çaldım gökyüzü gecedeyken,
kimse duymadı
Zaten sessizlik gibi görünmez olduk birden
İnce perdeler bölüyor ölü meraklarımızı.
Ankara
Aralık 2020