29 Nisan 2015 Çarşamba

DURDUĞUM YERDEN BUGÜNE AĞIT

"Hayat hikâyem mi?
Tarlaların kıyısındaki gelincikler."
Süreyya Berfe

                                                                  A.Tarkovsky Polaroids

Sanki uzun zamandır boşluğa benzer bir yerlerdeyim..
Rutin, boynuma asılmış bir saatten ibaret. Her gün aynı sekiz aynı altı arası, aynı bilgilerle ahkâm keserken, olmadık hayaller kurmak ve hayattan kaçmaya bahane üretmek için işler uyduruyor gibiyim. Heyecansız bir dakiklik düzeni üzerinde, kısıtlanmış metabolizmalarımızla, sosyal intihar gönüllüsüyüz...Üstelik bu sığlıktan nasıl kurtulacağını bilen kimse yok.
Ne taşıdığım beden, ne kafamın içi mutlu, amaca uygun kullanılmamak yoruyor hepimizi.
Ve arka planda toz bulutu var alabildiğine. Şehrin ücra bir yerinde toprağı kazıp, içine yaşam hücreleri gömülüyor on binlerce. Sonra da büyük bir kimyasal temizlik başlayacak güvensiz fakat hijyenik yaşamlar için. 
Nasıl bilecek dünyayı burada doğan çocuklar?

Katalogdan satılmış, karantinaya alınmış, sığıntı bir yapaylık, çaresizce son'u bekleyen bir doğanın kenarına iliştirilmiş yaka çiçeği. Perdeler çekiliyor modern gözlerin önündeki pencerelere zafer edalarıyla ve her an yeni bir yer daha kuşatılıyor. 
Doğanın cephelerinden biri daha düşüyor. 
Azimle yeniliyorduk ve yenilginin bayrakları törenle göndere çekiliyor.

Biz sınırlar olmasın istiyorduk, ama ancak sınırlara tutunarak yürüyebiliyoruz. Hep başka yerler vardı kalbimizden geçen. Biz buralardaydık.
Asansörü 10. kata kadar çıkan kırk katlı bir gökdelenin 10. katında yaşıyorduk. Başarı nedir diye geçiyordu içimizden. Bir yukarı, bir aşağı gidip dururken kat aralarında güneş sızıyordu içeri, gözümüze değip kaçıyordu kesik kesik.. 
Saman alevi parlayıp sönüyor istekler. Algılarımız sadece yaşamaya ayarlı. Tuzaklar kuran bize, yine bizler. Bir elimiz taş kaydırmaca oynarken diğer elimiz onu tutuyor, yavaşça oturtuyor bekleme salonundaki rahatsız koltuklara..
Gidememek bir tehdit şekli! Boğulmak üzereyiz. Baktığım her yer deniz vaat eden geniş bozkır. Doğa da mı boş vaatlere başladı? 

Herkes bir köşede pusuya yatmış, kendine uygun hayatı kapmayı bekliyor başkasının elinden. Korkuyorum, adım başı bir bekleyenle karşılaşınca. Garip yüz ifadeleri var. Acıma duygusundan yoksun, boşluk bulmaya ayarlı. Uygun hayatı bulunca buzlukta sakladığı şefkati çözecek gibi, hazırlıklı... Evet herkesin ödül diye sakladığı biraz şefkati var buzluğunda. Elektrik icat olduğundan beri duygular daha uzun süre bozulmadan saklanabiliyor. Ne mutlu bize!
Geçmişsiz gelecekler büyütmeye çabalıyorlar verimsiz topraklarda. 

Bir doğru geliyor yaptıklarım, bir yanlış. Hangi taraflar var içimde bu tartışmalı durumda?
Bol kandırmalı hayatları terkedeceği günü bekliyor ruhlar..
Dönmeyecekler bu defa. Durması da bundan oldu müziğin tam da şimdi. 
Başladığı yere dönemeyen, daha fazla da gidemeyenlerin mezarlığına dönüşüyor evren. 
Kalıcı mutsuzluklar aldık geçip giderken yol üzerinden. 

Nöbetleri ise neden hep ben tutuyorum? 
Burası tekinsiz bir yer. Saf geceden ibaret. 
Her gülüş pamuk şekerinden yapılmış. Taşıyanların elinden akıp gidiyor gözyaşı yağmuru bastırınca sık sık. Yenileri açıyor aniden yüzlerin içinde..Durmadan devam eden tatsız bir tekrar.
Solalım hep birlikte! Anıların bahçesinde durup, onlar artık yok desinler.


Solalım!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

elli bir yılın hikâyesi

Bernard Shaw, yaşını açıkça söyleyen bir kadından korkulması gerektiğini; çünkü bunu açıklayan bir kadının her şeyi açıklayabileceğini söyle...