Bir
müzik başlar ve öyle güçlü çeker ki; ‘Şimdi’den bir ayrılış kaçınılmaz olur…
İçsel
bir müzik ve her insanın hatırladığı anıların bir yerlerine düşer gün ışığı. Kiminde
bir bahçe aydınlanır, salıncaklı. Kiminde bir saç tutamı parlar, gecenin
karanlığını çalan ay ışığı. Kiminde bir sokak köşesi, yıllar sonra tekrar
görünce cılız, köhne haliyle utanır gibi duran. Kiminde ortak bir gülme anı,
neye gülündüğü meçhul, sadece donmuş kahkahalar, annenin ve babanın gençlik,
tecrübesizlik günleri. Çocukluğa dair bir duygu…Her biri kişiye özel…
Yaşananların
içinden seçilen resimler, birer ‘anı kimliği’ ile, özenle yerleştirilir, içimize zimmetli bir
anı albümüne. Resimleri anı albümüne seçen o ‘anı seçici’ kimdir acaba?
Yüzlerce defa yürüdüğümüz o yolun, bakmadığımız ağaçlarının yaprakları meğer
içimizde bir yerlere düşmüştür. Sevdiğimiz birisi ile kavga ede ede yürüyüşümüz
geçmiş zamanın eline düşünce içimizi ezecek kadar ağırlaşır. O yolu tekrar
tekrar yürümeye çeken bir girdaba dönüşür… Tekrar yürüsek kavga etmeyeceğimizi
bildiğimiz o yolu.
*
Kalabalıkların
kol gezdiği yerde üşür anılar. Yaşamın hacimlere ayrılmış düzeninde, her kapı
farklı bir yalnızlığa açılır. ‘Düşünme’ ile işi çok olan ruhların yalnızlığı; avlulu
bir sayfiye evidir. Avlulu bir evin yalnızlığı, teknoloji girmiş evlerin
yalnızlığına benzemez. Bir tarafta kapılarını kapatınca, kalbinin, aklının
özgürlük dansı başlar. Diğer tarafta evinin kapılarını kapatan insan doğayı
bile istemez yanına… Kim bilir kiminle paylaşır hayatının yükünü o zaman? Makinelerin
soğuttuğu havada, içini çoktan boşalttığı kendisiyle kalır baş başa.
Bir
kapının başına ne geliyorsa, insanın ne yaşadığı tahmin edilebilir kolayca…
Çalanın, açanın, kapatanın veya kıranın niyetinin ne olduğu kapıdan belli olur.
İki yönlü bir hikaye çıkar kapıdan; açıldığında özgürlük orada bekliyor ya da
kapandığında oluşan mahremiyette, mecburiyetlerin kalıpları çözülüyor olabilir. Kapılar kırılarak açıldığında,
birisi istediğini almaya gelmiş, kapıları kırarak kaçtığında, birisi istediği
şeyin dışarıda olma baskısına dayanamamıştır.
Niyetin
ne olduğunu ilk kapı anlar. Bilgelikleri bu yüzdendir. Onlar ilk şahididir
insan tepkisinin. Kapıların dışında ise hâlâ ve bıkmadan güzellik aranıp durur
duvarların dibinde, sokakların çekilmez kalabalıklarının içinde…
Aradıkça
yalnızlığa bulanır insan. Zift gibi olan yalnızlığa. Metruk bir ev gibi olan
yalnızlığa…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder